top of page

o çok savaşılıp duran - zemzem gül

E.


sen o evlerdensin


alt katında çocuk istemeyen iki kişilik bir aile erkenden uyuyor


küskün anne parmaklarıyla işlenmiş çirkin abajuru oturma salonlarına koymuşlar


yatağa barışık girmedikleri geceler kadın kanaviçelerini ayalarından kanatırmış


hep kokulu öpülmeyi bekleyerek geçmiş ömründe


kocasını rüyalarında sedef kakmalı hançerlerle boğazlarmış


misafirlerinin kaygan balıklı nijerya ağızları nereye uzar


dokuzdan önce meşin masada kereviz salataları


dolaplarında kıymet vermedikleri resimli kitapları var


o çiftlerden filtre kahvesi olmayan ofislerde kalmadı


dökük, kırık, kırk yıllık hatırlı fincanlı


hani başkasının olmasın diye yüzlerce baktığın eşyanın sana mahcubiyeti


biz bunu böylece kırgınlık literatürümüze koymalıyız


babanı vurmaya bakkaldan bir tüfek almalıyız



sen çocukluğumun ağlamadan olduramadıkları kokuyorsun


bir torba dolusu eksiltili bebeğe mecburi heves


kafası, kolu, bacağı, bacak arası en çok orası


bana globalden bakıyorsun


bulgaristan'ın kaşlarımı ağzında ablasının iğne oya söküğüyle incelttiği


kore’min savaşı üç günlük koca bir sivilceye büyüyor


sen bana çocukluğunda alabildiklerin gibi bakıyorsun


açık kasa kamyonete bindirip


parçalara ayırdığın göğü üstüme atıyorsun


mustafa’nı güneşin altına koyduğun karpuzla


küçük kıyametimi yukarı parkın erik dalından koparan


bak parmaklarına boğum boğum boğumlanır


her gün baştan öğrendiğin masa oyunlarıyla esaslı delikanlılık mahallenden


savaş suçu olarak çıktın da yüzün kızarmadı


usturanı bileyip bıçağını kestin


memleketinde ya açlıktan ya bombalardan ölünür artık


lavaboyu kırıp akıtan patavatsızlığınla


narlı fayansları, makarnalı gideri, oğlanın birini çirkin bırakmıştın


hep başkalarının felaketlerinden konuştun


başucuna yazın serin sular kondurmadan


öylece gelirdi sana


beni böyle zahmetsiz oluşun


çiçekli bluzun


beni bunlar



A.


adını tuzla sevgilinin üstüne yazdığın


altına, yanına, yakasına, kucağına en çok oraya


o tuz birinin kahvesine anadolu irfanı olarak koyulmuştu


dizlerin çıplak zeminde kan toplaya toplaya


tırnakların kendiliğinden tam bu mevsimin ojesindedir


yine de al ayın beşi dolunayı sarıya boya


hiç için alır mı kirlilerimizi aynı sepette bekleterek


balkonda fazladan ölünecek yer arayalım


aralıklı orucuma bir ara, şeftali kes bana


yüksek ve serin ağustosumuzu koymaya


balkonlu bir ev yapalım


baba rüyalarına, köy yıldızlarının çokluğuna, yanağının kenarına en çok oraya



H.


hevesli kaptığım tozlu kumral sana yaraşırdı


beni hırpalamadın ya kendini tek sanırdın


yazın kabuklar vereceği, yanıklar bırakacağı tenime


tüm aile fotoğraflarımız ben uyurken çekildi


anne mesela niye yokuz burada


ben ve altın bir bilezik kolunda


uykuma yalnız böyle zamanlarda kıymet verildi


hepiciğiniz parmak uçlarında gündüz rüyama harf devrimi yaparken


sohbetlere cüce kalacağım öngörülmedi


yeni öğrenilenden mutlak eksilten harfi bir de


ne olursunuz alına, vallahi fazladan var olarak eklemişim



mevsimleri çiğnetmeden birbiri ardına koyan


senin kavunlu kahkahandır


yeşili beyazına sululu bir cümbüşle akan


kıyafetlerini satan geniş omuzlu japon asilzadeliğin


biz onu diğer kışa kadar tükürüklü bir atkıyla kaldırdık


yaza merhaba şarkılarıymış çillerim tam da dilinde


hep öyledir ya da öyle olacaktır demiyorum


ama öyleydi biliyorum


benim sesim üç denizli bir toprakta


bu kıyıların kızıyım diye bağırmalıktır


iki hint okyanussuz çölün umarsızlığıdır


biz boydan boya


hayatı durduk yere romantize etsek


değerlerimizin ve kocalarımızın altından fay hattı geçerdi


başka hayatlarda iyi adamlarla evli kadınlar olsak


avlumuz beş çocuk ve enginar kokardı


nihayet bizi de ilgilendiren bir savaş patlak verir


sen iyi bir adamın erkenden ölen karısı


benim kocam yanlız savaştan dönemeyen bir koca olurdu


 


savaşlar neyden yapılmıştır


o çok savaşılıp duran nedir


senin uğrunda değilse niyedir


petrol yatakları, su kuyuları, iki memeler arası en çok orası


annemin elleriyle diktiğim


genç olmanın bencilliği altında ezili sana vereceğim


rengi saçlarına yaraşır


9 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page