insan mağdurudur, işkencesinin.
bilir nerede duracağını, hangi
zamanında olduğu belirsiz.
birikenler arasında bir nefes,
dönüş yolunda, çıksa da
yerim dar ve kınarım herkesi.
ne zaman bir yakınlık duysam,
ışıklar söner ve ben duyamam.
insan mağdurudur, katliamının.
unutmayalım. ama ben,
ben de unutmam zıvananın cümledeki
gerçek anlamında ilk kullanımını.
ağızdaki o tadını acının,
birden içeriye ben girmiş gibi.
tecrübesiz, acısız, güvenli.
sarılmıştık emirli yerin uzak, ot bitmemiş bahçesinde.
yemediklerimi yer,
tüm yalanlara da inanır durağındayım
hayatımın.
merhaba tanrım, sizinle henüz tanışabildim
kendini size adayanlardan dolayı
hüsran komşusuyum, evet Üsküdar'da.
ve evet, beni en çok etkileyen
attika'daki performansınızdı.
ayaklandım ve çıkardım hacımı
ta size kadar, geldi mi?
bir şeyler söylemiştiniz de
çok benzemişti bir diğerine. uzun uzun.
ve megâlo.
ne çok sizden var. ne çok siz.
hiç merak etmeyin, hepinize inanıyorsam
hepinize inanıyorum.
birinize inanmıyorsam, hiçbirinize.
ve hatta ben de ağlamıştım ama ne önemi var tanrıyla konuşurken, ne de olsa
tüm yalanlarına da inanır durağımdayım
hayatımızın. değil mi tanrım?
bir daha size kavuşunca ya da
izin alınca iş yerimden,
yıkayacağım kendimi o nefeslerce
okunmuş sularınızla. bazısı içer,
bazısı yıkar. hem içmiş hem de,
hem de. hem de; olacağım.
bazen sadece dilim
yerleşmiyor yerine, o kadar.
ama sizi tanıyorum. ve siz en makulüsünüz
kalbimin. tıpkı benim gibi.
ne olur doğruyu söyleyin tanrım,
sevilmek için mi böyle oldunuz?
ne olur.
sevmiyorum uzun saçlı halinizi,
tamam durağımdayım ama beni buradan
alırsanız;
dayanamam tanrım.
o yılkı ki her birini ezbere bilir,
tıpkı her birinizi bildiği gibi.
ve ben hayatımın bir döneminde,
yüreğimi yıkarcasına sallanırken;
şimdi kıracak gibi sallıyorum kadehimi.
yine ona doğru ve yine ondan bir yerlere doğru.
yine masumum, yine kimsesiz.
ah güzel dostum.
ben ki yatağının altına sığınmış
sizi dinlerken;
sevilmek için tabii ya,
tozunuzu yutmuşum tüm kirinin,
halının altına attıklarınızın
tıpkı yatak altlarına attıklarınız gibi.
canım. canım.
size bitsin, diyemiyorum. diyemem. deyemiyorum.
ama bak. baksana.
tanrı ölüyor. tanrı.
tanrı.
ölüyor.
ve ben. ve ben.
hala necatiyleyiz. albruzdaki zamanında,
hayatımızın.
size yalan söylediler. sizi kandırdılar.
yerin ikinci katında.
üstelik, hepsi aynı renk değil mi
tüm dumanı, yangınlarımızın?
kim bilebilir ki, insanım diyenin derinindekini?
tümü, o ilk canımı alan pederle
ve yine o ilk canımı verdiğim kilisede
tümü, o ilk kez duyduğum grîk gazelle
tümü, her şeyin başlangıcı olan o noktada;
oldu ve bitti. şimdi, dünyanın en mutlusu
benim.
onlar kötü. onlar korkunç.
en olmamışı. en sessiz ve sakini.
her yer sizin olsun. cennet de cehennem de. yaratan da yaradılan da.
öyle uzağım ki her birine, bir o kadar da
öyleyim işte.
ben sizin ağlamaya yeğlediğiniz kahkahanızdayım.
her birisinde zamanınızın.
yeltendiğiniz o mutluluğunuzdayım.
ama yine de yetişemiyorum,
size yetiştiler, yanınızda uyuyup
sizi zehirlediler.
en günahsızı olmadığınıza inandırdılar. kaçın, kaçın. yoksa
alışkanlığından insanların, cenazemizde yalnız ve yalnız kahkahalar. yalnız ve yalnız kahkahalar. yalnız ve yalnız.
tanrım; sevmeyi ne kadar çok öğrettin
bize,
öyle sevgiler büyüttüm ve sakladım ki içime
her biri için seni karşıma alabilirim.
sevmeyi sen öğretmeseydin bize,
bunu hiç yapamazdım.
Yorumlar