top of page

spoc - potter hola

insan mağdurudur, işkencesinin.

bilir nerede duracağını, hangi

zamanında olduğu belirsiz.

birikenler arasında bir nefes,

dönüş yolunda, çıksa da

yerim dar ve kınarım herkesi.

ne zaman bir yakınlık duysam,

ışıklar söner ve ben duyamam.

insan mağdurudur, katliamının.

unutmayalım. ama ben,

ben de unutmam zıvananın cümledeki

gerçek anlamında ilk kullanımını.

ağızdaki o tadını acının,

birden içeriye ben girmiş gibi.

tecrübesiz, acısız, güvenli.

sarılmıştık emirli yerin uzak, ot bitmemiş bahçesinde.

yemediklerimi yer,

tüm yalanlara da inanır durağındayım

hayatımın.

 

merhaba tanrım, sizinle henüz tanışabildim

kendini size adayanlardan dolayı

hüsran komşusuyum, evet Üsküdar'da.

ve evet, beni en çok etkileyen

attika'daki performansınızdı.

ayaklandım ve çıkardım hacımı

ta size kadar, geldi mi?

bir şeyler söylemiştiniz de

çok benzemişti bir diğerine. uzun uzun.

ve megâlo.

ne çok sizden var. ne çok siz.

hiç merak etmeyin, hepinize inanıyorsam

hepinize inanıyorum.

birinize inanmıyorsam, hiçbirinize.

ve hatta ben de ağlamıştım ama ne önemi var tanrıyla konuşurken, ne de olsa

tüm yalanlarına da inanır durağımdayım

hayatımızın. değil mi tanrım?

 

bir daha size kavuşunca ya da

izin alınca iş yerimden,

yıkayacağım kendimi o nefeslerce

okunmuş sularınızla. bazısı içer,

bazısı yıkar. hem içmiş hem de,

hem de. hem de; olacağım.

bazen sadece dilim

yerleşmiyor yerine, o kadar.

ama sizi tanıyorum. ve siz en makulüsünüz

kalbimin. tıpkı benim gibi.

ne olur doğruyu söyleyin tanrım,

sevilmek için mi böyle oldunuz? 

ne olur.

sevmiyorum uzun saçlı halinizi,

tamam durağımdayım ama beni buradan

alırsanız;

dayanamam tanrım.

 

o yılkı ki her birini ezbere bilir,

tıpkı her birinizi bildiği gibi.

ve ben hayatımın bir döneminde,

yüreğimi yıkarcasına sallanırken;

şimdi kıracak gibi sallıyorum kadehimi.

yine ona doğru ve yine ondan bir yerlere doğru.

yine masumum, yine kimsesiz.


ah güzel dostum.

ben ki yatağının altına sığınmış

sizi dinlerken;

sevilmek için tabii ya,

tozunuzu yutmuşum tüm kirinin,

halının altına attıklarınızın

tıpkı yatak altlarına attıklarınız gibi.

canım. canım.

 

size bitsin, diyemiyorum. diyemem. deyemiyorum.

ama bak. baksana.

tanrı ölüyor. tanrı.

tanrı.

ölüyor.


ve ben. ve ben.

hala necatiyleyiz. albruzdaki zamanında,

hayatımızın.

size yalan söylediler. sizi kandırdılar.

yerin ikinci katında.

üstelik, hepsi aynı renk değil mi

tüm dumanı, yangınlarımızın?

kim bilebilir ki, insanım diyenin derinindekini?

 

tümü, o ilk canımı alan pederle

ve yine o ilk canımı verdiğim kilisede

tümü, o ilk kez duyduğum grîk gazelle

tümü, her şeyin başlangıcı olan o noktada;

oldu ve bitti. şimdi, dünyanın en mutlusu

benim.

onlar kötü. onlar korkunç.

en olmamışı. en sessiz ve sakini.

her yer sizin olsun. cennet de cehennem de. yaratan da yaradılan da.

öyle uzağım ki her birine, bir o kadar da

öyleyim işte.

ben sizin ağlamaya yeğlediğiniz kahkahanızdayım.

her birisinde zamanınızın.

yeltendiğiniz o mutluluğunuzdayım.

ama yine de yetişemiyorum,

 

size yetiştiler, yanınızda uyuyup

sizi zehirlediler.

en günahsızı olmadığınıza inandırdılar. kaçın, kaçın. yoksa

alışkanlığından insanların, cenazemizde yalnız ve yalnız kahkahalar. yalnız ve yalnız kahkahalar. yalnız ve yalnız.

 

tanrım; sevmeyi ne kadar çok öğrettin

bize,

öyle sevgiler büyüttüm ve sakladım ki içime

her biri için seni karşıma alabilirim.

sevmeyi sen öğretmeseydin bize,

bunu hiç yapamazdım.

 


33 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page